21 Aralık 2010 Salı

'Plastik sanatlar bir maratondur'

Galeri Artist’lerin kurucusu, koleksiyoner Dağhan Özil ile konuştuk...

GAZETE HABERTÜRK / HÜLYA KÜPÇÜOĞLU


■ Belçika’daki sergide koleksiyonunuzdan seçmiş olduğunuz 6 sanatçının eserleri var.

Evet, yalnızca 6 sanatçının eserlerinden bir seçki sunuyoruz. Bu bir çağdaş tipleme, her dönemden iki sanatçı seçtik. Her sanatçıdan beşer eser koyuyoruz, hem sanatçıyı hem de dönemlerini tanısınlar istedik. Çağdaş Türk sanatının ilk temsilcileri Ömer Uluç, Ergin İnan. Orta kuşaktan Bubi, Bedri Baykam. Sonrasında da Haluk Akakçe, Ekrem Yalçındağ bulunuyor.

■ Belçika ile olan diyaloğunuz nasıl gelişti?

7-8 senedir Belçikalı sanatçılardan Panamarenko, Fabre, Vanmechelen, Tahon gibi sanatçıların Türkiye temsilcisiyiz. Galeri Artist’in amaçlarından biri de dünya sanatına katkıda bulunan sanatçıların eserlerini ülkemize kazandırmak. Bu doğrultuda birçok yabancı ülkeden sanatçıların sergilerini gerçekleştirdik ülkemizde.

■ Sergi İstanbul 2010 projesi mi?

Biz bu projeyi 2010’a teklif ettik. Kabul ettiler. Ancak son anda bizim size verecek paramız yok dediler. Biz de kendi imkânlarımızla yaptık. Kaldı ki bu, Belçikalılarla yaptığımız bir projeydi. 2010 İstanbul Kültür Başkenti olunca biz ne yapabiliriz dedik. Bu projeyi Emiel Hoorne hazırladı. Proje şudur: Belçikalı birkaç sanatçıyı buraya getirmek ve Türk galerilerinde sergi yapmak. Bunun bir ayağı olarak Johan Tahon ve Ergin İnan sergisi yaptık, Aya İrini’de. Genç bir sanatçı arkadaşımız da Teşvikiye Sanat Galerisi’nde bir sergi açtı. Füsun İnan Galeri’de de Emiel Hoorne sergisi yapıldı ve şimdi Belçika’daki sergimiz var. Takas yaptık yani.

■ Ama 2010 projesi olarak da bıraktınız?

Evet değiştirmedik. Destek almadık ama İstanbul Kültür Başkenti olarak, Ajans’tan destek almadan yaptık.

■ Geçtiğimiz haftalarda biten Contemporary İstanbul ve onun daha öncesinde başlayan hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Asıl startı başlatan İstanbul Modern’in açılması olmuştur. İstanbul Modern’den önce ve sonrası var. İstanbul Modern’le ilgi sanata yöneldi ve güzel bir şekilde pazarlandı. Bundan birkaç sene sonra da doğal olarak ekonominin de iyi gitmesiyle ve aynı zamanda kriz ortamlarında sanata ilginin artması, hepsi bir araya geldi. Şu anda dünya ile entegre olmaya başladık. Yurtdışına gidenler mutlaka müze geziyorlar. Herkes bu süreçte üzerine bir şey koydu ve bugünlere gelindi. Bugün bazı eserler yüksek fiyatlarla alınmış olabilir ama genel olarak piyasada fiyatlar halen düşük. 100 milyon dolar civarında bir pay varsa yıllık, bu pay 10 yıl önce 20 milyon dolardı. 10 yıl sonra 1 milyar dolar olabilir.

■ Bir röportajınızda dünyanın önemli müzelerinde Türk sanatçılarını görebileceğimizi belirtmişsiniz.

Söylediğim şey bu yüzyılın Nobel ödüllerini, Oscar ödüllerini dünya futbol, basketbol, voleybol kupalarını, dünya boks şampiyonalarını alacağımız, çok uluslu şirketlerin Türkler tarafından yönetileceğiydi... Bunları 1999’da söyledim Bunların hepsi gerçekleşti. Bakınız daha neler gerçekleşmedi? MOMA, Guggenheim ya da Tate’de bir Türk sanatçının solo show’u gerçekleşmedi, bunlar gerçekleşecek. Sinemada filmi çekersiniz ve hemen ödülü belli olur ama plastik sanatlar bir maraton. En az 20-30 yıl beklemek gerekiyor.

■ Az önce MOMA’da ya da Tate’de bir Türk sanatçı solo show yapacak dediniz. Sizce kim ya da kimler yapacak?

Bunlar olacak ama benim bir isim vermem yanlış olur. Mutlaka bugün yaşayan sanatçılardan bazılarının bu müzelerde sergi yapacağına inanıyorum. Bunları göreceğiz, çok uzak değil. Çünkü Türkiye çok ilgi duyulan bir ülke. İstanbul herkesin konuştuğu bir yer. Biz burada farkında değiliz. Dışarıya çıkınca daha iyi anlaşılıyor. Herkes burasıyla iş yapmak istiyor. Örneğin Alman bir galerici ile çalışalım dedik. Bana 10 12 milyon dolarlık eserler teklif ediyor. Böyle bir pazar olduğunu zannediyorlar. Dışarıdan böyle bir görüntü var. Aslında böyle bir pazar yok. Bu tip bir alıcı da yok bugün. Bir Rothko ya da Picasso almak isteyen yok. Ya da 1-2 kişi var. Türkiye’de bir Picasso’nun satılacağı günler de çok yakın. 10 milyon dolarlık resimlerin satıldığı bir toprak olacak burası yakın gelecekte. Şunu görecek işadamı, 10 milyon dolar verdiğinde 10 milyon dolar kazandırdığını görecek. Sinerjisi ile PR’ı kazandırıyor, aynı zamanda doğru bir resim aldıysa, sanat eseri de kazandırıyor. Sanat doğru seçim yapıldığında asla kaybettiren bir şey değil.

(Dağhan Özil röportajı 21 Aralık 2010 Salı günü Haber Turk Gazetesi'nde yayınlanmıştır)

http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/583439-plastik-sanatlar-bir-maratondur