Füruzan Şimşek, geçtiğimiz haftalarda Pg Art Gallery’de gerçekleştirdiği sergi, kendi yaşadığı günlerin toplamını gösteren rakam olan ‘onüçbinyüzkırk’ adını taşıyordu. Sergisinde sanatçı yalnızlaşma, yabancılaşma, kent, kadın, doğa, sosyal yaşam gibi konuları anımsatıyor ve kadına dair göndermeler yapıyordu. Füruzan Şimşek’le sergisi hakkında konuştuk…
Hülya Küpçüoğlu
Mekana girdiğimizde bizi, içinde ‘Benim adım NÇ’ yazan bir enstalasyon karşılıyor. NÇ olayı hepimizi sarsmıştı…
N.Ç bir kız çocuğu,yaşadıkları beni derinden etkilemiş ve üzmüştü..Yaşanalar unutulsun istemedim.Nitekim açılış sırasında bir dolu insan gelip, sordu ‘bu nedir?’ diye. İşte o zaman çok doğru bir şey yaptığımı ve herkesin N.Ç olayını unuttuğunu fark ettim.insanoğlunun belleğine güvenmediğim için böyle bir düzenleme yapmayı düşünmüştüm.. Sonra konu ile ilgili düşünürken, o sırada okuduğum ‘Kadınlar, Rüyalar,Ejderhalar’ kitabın da yazar, yazının kalıcılığından sözün uçuculuğundan bahsediyordu. Neon ışığını çok sevdiğimi söyleyemem ama böyle bir düşünceyi, yazarak uygulamaya karar verdim. Enstalasyonun kuyu gibi bir görüntüsü var… N.Ç’nin yalnızlığını vurgulamak için bir desteğe ihtiyacım vardı. Sonra kitapları da kullanma fikri oluştu. Olaylar karşısında bir sürü şey okuduğumuz halde aciz kalabiliyoruz. Çift taraflı bir gönderme yapmak istedim.Bilgi bazı olaylar karşında çaresiz kalıyor. N.Ç’ye borcummuş gibi, hiçbir şey yapamadık ama onu unutmadığımızı göstermek istedim. Yukarıdan bakılan bir iş istiyordum ve kitaplarla bir kuyu etkisini yakalayarak, ancak dibine geldiğimizde görülebilecek, bizim onu bıraktığımız durumla ilgili aşağıya doğru bakma, orada onun yalnız bırakmışlık duygusunu vermek için tasarladım.
Serginin geneline baktığımızda kadın temasının ön planda olduğu görülüyor ve bu noktadan hareketle, kadına dair şeyleri kendi bireyselliğini de katarak, anımsattığınızı söyleyebilir miyiz?
Aslında kadına ait durum kendiliğinden gelişti.Kadınlara dair bir sergi yapacağım kararı yoktu. Resimlerimdeki kadın çantaları günümüz insanına dair sembolik bir şey. Erkeklerin toplumda şu andaki güvensizliğine ya da yalnızlığına daha net bir gönderme yapabileceğim sembolik materyaller olsaydı elimde onları kullanabilirdim.
Şimdiye kadarki işlerine baktığımızda hep etrafındaki insanların portrelerini yapmıştınız. Ama bu sergide kendi portreleriniz ön planda…
Evet, bu sefer sergideki figürlerin ve portrelerin hepsi benim. Biraz kendime dönmekle de ilgili bir şey. Hepimiz bir şeyleri yaşıyoruz ama ben bunun neresindeyim? Çünkü toplumun bir parçasıyım. Çok da kontrollü değil aslında kendiliğinden gelişmiş bir süreç. Yaşım gereği midir nedir? Kendimle uğraşmaya başladım. Toplum bunları yaşıyor, benim de sıkıntılarım var. Antidepresanları yalnızca başkaları kullanmıyor ki, kimi zaman ben de kullanıyorum. Belki kendimi bir ayna olarak kullanıp, onu insanlara yansıtıyorum. Çünkü biliyorum ki herkes benim gibi ve hatta bir çoğunun yaşadıklarından ötürü benden daha derin problemleri var. Ama genel olarak hepimizin problemi biraz daha yalnızlaşmaya başlamamız.Hayatın giderek artan ritmi karşısında bocalamamız.
Bu sergiyle birlikte aynı zamanda portreden uzaklaştığınızı söyleyebilir miyiz?
Ben kendimi kalıplarda, tarzlarda, kimilerine yakın kimilerine uzak bir noktada görmek istemiyorum. İçimden gelir, öyle bir yüz görürüm ki yine portre yapabilirim. Ama başka bir şeyden etkileniyorsam da o başka şeyi, Ne yapıyorum sorusuna cevabı ya da biz ne yapıyoruz sorusunun cevabını verebileceğiniz şekilde yönleniyor ama evet portreden bu sergiyle biraz daha uzaklaştım ama yine de vardı. Hiçbir zaman uzaklaşmam herhalde çünkü insan yüzü benim için estetiğini kaybetmeyecek bir şey.
Peki sergide nasıl bir duygu yakalamak istediniz?
Serginin adı ‘Onüçbinyüzkırk’. Yaşadığım gün sayısı ve insanoğlunun hissettiği nokta o. Giderek küçülmek ve her şeyle bir hale gelmek gibi böyle bir duygu yakalamak istedim. Bayağıda düşündüm neyin resmini yapacağımı ve kendime doğru gittim. Benimki aslında yaşama dair izlenimler bunu yapmaya çalışıyorum .
Serginin ismine nasıl karar verdiniz?
Genel konseptim şehir insanının sıkıntıları. Bir gün düşünürken, ‘acaba kaç gün yaşadım ben?’ dedim. Kendiliğinden çıktı. Basit bir hesap yaptım ve çok etkileyici geldi bana. Yaşadığım gün sayısının çokluğu, zaten izlenimlerden yola çıkıyor olmam sonucunda serginin adına karar verdim. Önce kimse anlamadı ama duyunca hoşlarına gitti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder