Emin Çizenel Kare Sanat Galerisi’nde 17 Mart’a kadar izlenebilecek olan sergisi ‘Provokasyon’ adını taşıyor. Monokrom çalışmaların ağırlıkta olduğu sergide, sanatçının, mum isinden faydalanarak yaptığı işleri, 3 bölümden oluşuyor.
Hülya Küpçüoğlu
Çalışmalarınızda mum’u kullanma fikri nasıl ortaya çıktı?
2003’te, uluslararası bir sergi için oluşturduğum “Chosen Tree/Seçilmiş Ağaç” projesiyle
başladı diyebilirim. Bu işlerin ana ekseninde “mum” vardı. Bir alev efektiyle
metaforlaşmış “ seçilmiş ağaç”,aslında tam da bu malzemeye denk geliyordu.
Yanma hali, ışık ve karbon. Mum isinin bu işlere yerleşmesi o zaman başlamıştı.
Mum isini tuvalyüzeyinde kontrol etmek zor olmuyor mu?
Statik bir tuval pozisyonu hiç olmadı zaten. Farklı açılardan, değişik konumlara geçen bu
yüzeylerde, adeta mumla dans ettim denebilir. Evet, bu dans gibi bir şeydi ve
yaptığınız bir hareket figürünü geri alamadığınız gibi, burada da birbirine
eklenen “aksak ritim” sürdü gitti. Yanma hiç olmadı. Çünkü mum isi tuvali sadece yalamaktaydı. Yönlendirmenin, benim istediğim mezralarda olabilmesinin zahmetine katlandım. Ama çok keyifliydi.
Sergide 3 ayrı serinizden işler var. Bu 3 seriden bahsedebilir miyiz?
Evet, 2003’ten bu güne gelen, ve birbiriyle ilişkilenmiş bir süreç. Başlangıç, “seçilmiş ağaç”tı. “Seçilmiş” sözcüğü, gotik Bellapais manastırının iç bahçesinde yer alan dört selvi ağacından birine kullanılıyordu. Kendi fiziğine, ve oluşmuş belleğine yeni bir anlam yükleyerek. O artık, bir mum alevine dönüşmüş, yeni bir gerçeklik içindeydi. Potansiyel gücü ateşti.Yeniden
oluşumunun, ve yeni bir aslına dönüş arzusunun yakıcı hevesi içindeydi. Bu
“seçilmişlik” talebi, aynı zamanda seçilmiş güzelin özne olmasını isteyen sanatçının talebiydi.
“Phoenix Again”, foniks kuşunun küllerinden yeniden doğuşunun ritüeli ile ilişkilenmiş
“seçilmiş ağaç” a eklemlenmiş, ve mum isinin belirleyici eleman olarak yer
aldığı, bir sandığa kilitlenmiş 20 küçük tuvalden oluşuyordu. Bu , “büyüklere oyun” gibi
“oyunbaz” bir işti. Birbirini provoke eden parçalar. “Provokasyon” ana başlığı, bu süreçlerin geniş tuval yüzeyleriyle buluşmasına denk gelir. Malzeme, kışkırtan yüzeyler doğru
dağılırken, “dürtülen” bir şeyler vardı. Tam da istenen huzursuzluk.
Bu izlerin ritmi, her anından delip geçtiği bir bakıştır ki;
göz onu hiçbir zaman görmez. Zara vuruşu ekolar yaratır ama duyulmaz. O hep
hissedilir ama dokunulmaz. Bu paradoksun görüntüsü/formu/şekli, “aksak ritim”in
sesidir. Bu işlere, mum isinin dolaştığı soyut yüzeylerde kotlanan “mana” ile
birlikte, anarşist bir aşkı yaşamın içinde tutan bir diğer okuma ile başlanabilir.
Bu 3 serinin ‘Provokasyon’ başlığı altında birleşmesi noktasında neler söyleyeceksiniz?
Aslında üç ayrı seri gibi görünse de, birbirini “provoke” eden düşünce ve süreçlerin yan yana
katmanlaştıği bir bütündür. “Provokasyon” ana başlığı, “yeniden” sözcüğünü de barındırırken kesin tercihim oldu.
İşlerinizde kullandığınız formlardan ve nelere gönderme yaptığından bahsedebilir miyiz?
Formdan çok “ritim” var. Ama, başından itibaren, bir mum alevine dönüşecek selvi ağacının ana formunun ormanlaştığı bir tekrarı denedim. Siyah ve beyazın birbirini
dürttüğü öpüşme noktasında. Monokrom etkiler olsun istedim. Küçük dizonans renk dokunuşları ile. Beyazı, sadece onlar örtsün istedim. Nelere gönderme yaptığının yanıtını çok genel bir ifade ile özetleyebilirim; Benim resmim, koloni
dönemleri yaşamış bir kuşağın, savaşların, didişmelerin ve belirsizliklerin,
ama hiç bitmeyen umutların omurgalaştırdığı bir vücuda oturuyor. Metaforik,
imgelem gücü olabilen, ana başlıklarla kurulu, ve açılımlarını maddeleştiren
bir espas.
3 Nisan 2012 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bloğunuzdaki paylaşımlarınızı beğenerek takip ediyoruz.Paylaşımlarınızın ve başarılarınızın devamını dileriz.Dell notebook servisleri.
YanıtlaSil