27 Mayıs 2011 Cuma

Ardışık Terminaller

Sadece sanatçı değil yanı sıra yazar ve akademisyen olarak da tanıdığımız Rıfat Şahiner, geçtiğimiz haftalarda Meke Sanat’ta ‘Ardışık Terminaller’ adlı bir kişisel sergi gerçekleştirdi. Sanatçı 1990’lı yılların sonundan itibaren irdelemeye başladığı televizyon imgesini eleştirel bir gözle sunduğu son çalışmalarıyla ilgili konuştuk.

Hülya Küpçüoğlu/Dekorasyon Dünyası Dergisi Haziran-Temmuz 2011

‘Ardışık terminaller’ son serginizin adı. Geçmişte yaptığınız ‘Ardışık İmgeler’ adlı serginizle bağlantı kurabilir miyiz?

Ardışık Terminaller sergisi özellikle 1990’ların sonundan itibaren irdelemeye başladığım televizyonun tele-görsel diliyle alakalanıyor. O dönemde Ankara, İzmir ve Eskişehir’de gerçekleştirdiğim kapsamlı sergilerde kullandığım çalışmaların bir retrospektifi olarak görebiliriz bu sergiyi… İstanbul’da sergilemediğim işlerimden oluşan bir seçki gibi düşünebiliriz.

Serginizde daha önce yaptığınız popüler imgelerin yerini yine bir popüler kitle iletişim aracı olan televizyon görüntülerine bıraktığınız görüyoruz...

Çalışmalarımda öteden beri medya tarafından kodlanan imgelerle hesaplaşma çabası güttüm. Ancak özellikle bu seride yer alan işlerde televizyondaki görüntünün bir sürçme anına tanıklık edersiniz. Görüntünün karıştığı ve belirsizleştiği bir aralıkta görülecek olanın, medyatik göstergelerin çözündüğü, dağıldığı ve görsel bilginin salt dijitalize edilmiş bir ham haliyle karşılaşırsınız. Medyatik aygıtın kodladığı bilgiye ve bu enformasyon akışına alışık izleyicinin bu sürçme(senkop) aracılığıyla televizyon denen makinenin yaydığı manipülatif süreçleri tersten okuması, görünüşün bakışı yanıltması, bakışın gereksindiğini yanıtlamaması v.b. tümüyle bu algı sürecini kurcalayan bir strateji güdülüyor bu işlerde… Bu yoğun imgeler arasındaki mekan, somut olarak yorumlanabilir. Fakat bu işleri yorumlamakta seçme hakkımız her zaman var. İşler, anlam çokluğunu koruyan dizgelere sahip ve aynı zamanda bu oluşum, yorum kültürünün sürekliliğini ve kalıcılığını sağlamakta. Çünkü hepimizin bildiği gibi resim düşünmeye yarayan bir makinedir.

Serginizle ilgili olarak çok kültürlülük, tüketim kültürü, küreselleşme ve medya gibi bir takım ilişkilendirmeler yapabilir miyiz?

Geç Kapitalizm sürecinde yığınların benzer tüketim kalıplarına mahkum edilmesi, estetik ölçütlerin modernist yönelimlerin tersine kitsch ve benzeri algı biçimleriyle şekillendiği gözlenir. Bir şeyin özünde diğerinden ayırt edilemediği, bir tür klonlanmış, yinelenerek kendi gerçekliğini yitirmiş bir dizi referanssız imajın varlığından söz açar Baudrillard. Hiper-gerçek olarak nitelenen bu referanssız göstergeler sistemi, dil ve anlamın nasıl işlediğini de etkili bir biçimde işaret etmektedir. Çok kültürlülük ya da kültürlerarasılık kavramları aslında küreselleşme sürecinde temelde farklılığın dizginlenmesi ve her şeyin eşitlenerek aynı anlamsız simulakr içine hapsedilmesidir. Bugün her türden medyatik aygıt bu tekdüzeleştirme prosesini biçimliyor. Ardışık Terminaller gerçekte bu anlamsızlaştırıcı dilin sökümüne soyunuyor. Görüntünün manipülatif dilini çözündürerek tersinir bir durumla baş başa bırakıyor izleyiciyi.

İşlerinizin simetrik olmasının anlamı peki?

İşlerimdeki simetrik yapılaşma, görsel iletişime dayalı imgelerin benzerliğini vurguluyor. Bu simetrik, geometrik düzene dayalı yapılaşma çağın estetiğinin eleştirel bir gözle değerlendirmesini içeriyor.

Eşit dizgelerin(monitörlerin) her imgesinin içerdiği bilgi oranı, televizyon ekranının darlığından dolayı yarıya inmiştir. (Sansür; eyvah sinema küçüldü!) Bu küçültme ile televizyonu ikinci elden ses ve imgelerin atıldığı bir çöp sepeti olarak değerlendirip, tüm bilgi devrelerini ikiz terminallere bölerek hem sıradanlaşan, hem de duyarlılığını yitiren bir iletişim ürünü olarak sunmaktayım.

Sormak istiyorum kullandığınız televizyon imgesi ile ilgili olarak bir sıradanlaşmanın vurgusu da var mı?

Bu resimlerde çağın benzer üretim estetiğinin kişiliksiz kalıplarının, benzer tüketim modellerine dönüşmesi ile oluşan sıradanlığın görsel belirtkelerini izleyiciye sunmayı hedefliyorum. Simetri ile verilen bu sıradanlık, yani bir karenin diğer bir kareden ve ötekilerden özde bir farklılığının bulunmadığının ısrarla vurgulanması, post-nükleer kıyamet ortamlarından çok, mevcut durumun bir devamı ve yoğunlaşmışının yaşanacağı üzerine temellenmekte. Gilbert Adair'in dediği gibi bu devamlılık daha fazla Coca-Cola'nın, daha fazla Mc Donalds'ın ve daha fazla Terminatör'ün olduğu bir geleceği imliyor.

İlk kişisel sergilerinizde enstalasyonlar yaptığınızı biliyoruz. Bu anlamdaki çalışmalarınızı bıraktınız mı?

Elbette bırakmadım… Farklı medyumlarla çalışıyorum. Bu sürecin gereksindiği, benim o süreçte üzerine yoğunlaştığım biçimler ve malzemelerle şekilleniyor. Video, fotoğraf ve öteden beri kullandığım karışık malzemeler sanatsal uğraşımda yerlerini alıyorlar. Kendimi belli bir disipline ve malzemeye mahkum etmiyorum. Son dönemde özellikle görüntü ve ses yerleştirmelerine odaklanıyorum.

Biraz da yazar ve akademisyen Rıfat Şahiner’e bakacak olursak?

Doğrusu sanat yazarlığı da yıllardır yapageldiğim bir şey… Geriye dönüp baktığımda bu konuda oldukça verimli bir üretim süreci yakaladığımı görüyorum. Hatta bu iş en sonunda 2008’de yayımlanan “Sanatta Postmodern Kırılmalar ya da Modernin Yapıbozumu” kitabımın yolunu da açtı. Akademik ve sanatsal çevrelerde oldukça ses getirdi bu kitap… Türkiye’nin her yanında birçok akademisyen ve özellikle öğrenciler kitabımdan ne denli yararlandıklarını anlatıyorlar. Mutlu oluyorum. Serde hocalık da olduğu için birikimlerimi paylaşmaktan büyük keyif alıyorum.

Akademisyenliğe gelince; Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde Bileşik Sanatlar Anasanat dalı Başkanı ve Sanatta Yeterlik Programı Yürütücüsüyüm. Yıldız’da iddialı birçok gençle oldukça verimli işler yaptık/yapıyoruz. Ayrıca Işık Üniversitesi’nde de Lisans ve lisansüstü programlarda sanat teorisi dersleri veriyorum. Genel olarak akademik ve sanatsal çalışmalarım açısından verimli bir dönem geçiriyorum.

Yeni kitap hazırlığı var mı peki?

Kitaplaştırılmayı bekleyen bir yığın yazı beni bekliyor. Kesin bir tarih veremiyorum ama pek yakında belki bir kitap daha yola koyulabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder