16 Haziran 2011 Perşembe

SİZİN DE;’SANAT YAZARLIĞI’NIZ TARTIŞILIR!

Hülya Küpçüoğlu

Birkaç aydır takip ediyorum Bosphorus Sanat Gazetesi’nde Şikeste Bağrıaçık mahlası ile yazılar yazan şahsı... Adından dolayı bayan (belki erkek?) olduğunu çıkardığım yazar, son birkaç yazısında eleştiri dozunu epey arttırdı. Öncelikle mahlas ile yazdığı için, nasılsa bilinmiyor ve tanınmıyor diye köşesinde istediğini söyleme hakkına sahip olduğunu sanıyor. Bu bilakis onu ‘kaçak oynama’ konumundan ötürü, çok daha dikkatli olması gereken bir üsluba büründürmeli… Türk medyasında başka mahlas ile sanat yazıları yazanlar da var ancak onlar yazılarında biraz haber, biraz dedikodu biraz kişisel fikir karışımı ile yazı yazarlar. Dolayısıyla yazıları merakla beklenir ama benim hatırladığım kadarıyla birkaç olay dışında çok da tartışılmazlar. Ancak bizim yazarımız hızını alamamış, mesela Bosphorus Sanat Gazetesi’nin Mart sayısında Şükran Moral için ‘Erotizmin kendisinin politik silah olarak kullanılmasını protesto eden ve bu nedenle kendi erotik duygularını alenen ortaya döken; ne yetenek ve de ne düşünce gücünden nasibini almamış yalnızca, iç güdüsel olarak ortaya çıkardığı reklam gücünden nemalanan sanatçıların en başta geleni Şükran Moral…’ diyor. Ve aynı yazının başka bir bölümünde ise şu ifadeleri kullanıyor …‘ortalama bir akla, öfkeli, saldırgan ve utanmaz bir ahlaka sahip bu kadının yaptığı işlerini ve bunun gibi sanatçı geçinenleri bağrımıza basıp giderek gelenekselleşmeye başlayan sanatsal (ahlaksızlığın) ahlakın, yaşam ahlakının ilerisine geçmesine göz mü yumalım?’

Şikeste hanım, öncelikle eleştiri dediğimiz şey karşımızdaki sanatçının şahsını ve çalışmasını yerden yere vurmak demek değildir. Bir sanatçıyı seversiniz ya da sevmezsiniz, bir çalışmayı da seversiniz ya da sevmezsiniz ancak UPSD’nin daha önce sanatçı ile ilgili yayınladığı bir bildiride de bahsedildiği gibi,’ bunların hiç biri o sanat eserinin var oluş hakkını ortadan kaldırmaz’. Ayrıca sanatçı için kullandığınız ifadeler çok yanlış. Bu eleştiri yapma değil, bu yazı yazmak değil, bu yapıcı değil, bu entelektüel değil, bu bir birikimin ifadesi değil… Bu bir ismin ardına sığınarak yazılmış, güvensiz, belirsiz, tutucu, özgürlükleri kısıtlayan ve hatta yok etmeye çalışan bir yazı. Sorarım size Moral için ‘ortalama bir akla, öfkeli, saldırgan ve utanmaz bir ahlaka sahip bu kadının…’ diyen birisinden mi alacağız yaşam ahlakı dersini? Bunun yanı sıra ‘bunun gibi sanatçı geçinenleri bağrımıza basıp giderek gelenekselleşmeye başlayan sanatsal (ahlaksızlığın) ahlakın, yaşam ahlakının ilerisine geçmesine göz mü yumalım?’ sözcüklerini kullanırken siz bizzat kaleminizle, özgürlükleri kısıtlamış olmuyor musunuz? Sanatçının bu çalışmasını sanatsal ahlaksızlık olarak tanımlamanıza yol açan sebep eğer çıplaklık veya erotizm ise dünya sanatının bunu çoktan aştığını anımsatırım. Performans sanatı özeline gelirsek 1960’lardan beri yapılan ve dünyada çok daha farklı ve şiddetli örneklerin görüldüğünü performans sanatında mesela Yves Klein’in çıplak kadın bedenlerini kullanarak yaptığı performansları unutmak mümkün mü? Ya da Marina Abramovic’in Ulay ile gerçekleştirdiklerini?

Bosphorus Sanat Gazetesi’nin Nisan sayısında da video sanatı hakkında ‘…bu tür işlerin yüzlercesi galeriler, fuarlar, bienaller de karşımıza çıkıyor ve bizler boş boş öylesine bakıp duruyoruz… Hiçbirini içimize sindirip sanat eseri olarak kabul etmiyoruz… Bu böyle biline’ diyorsunuz. Belli ki performans sanatından sonra video sanatına da karşı bir duruşunuz var. Şikeste hanım siz videolara boş boş bakabilirsiniz ama bizler video sanatını yakından takip ediyor ve izliyoruz. Video artlar için söylediğiniz ‘sanat eseri kabul etmiyoruz’ sözünüze yanıt olarak söylüyorum; sizin zaten sanat yazarlığınız tartışılır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder