4 Kasım 2011 Cuma

'Etkilenme arayışı gençler için tuzak'

Gallery Linart'ta 12 Kasım'a dek ziyarete açık kalacak olan 'Köprü' adlı sergisinde Fevzi Karakoç, köprüyü, yaşamışlıkları taşıyan yanıyla ele alıyor. Karakoç, günümüzde genç sanatçılar için en büyük tehlikelerden birinin Batı sanatı başta omak üzere etkilenme arayışı olduğunu düşünüyor.

Hülya Küpçüoğlu/Gazete Haber Turk 4 Kasım 2011

Bu serginin hemen ardından bir sergi daha açacaksınız. Sergilerdeki resimler birbirine paralel konularda mı?


2 sergi birbiriyle ilintili. 2 yıllık çalışmanın sonucunda oluşmuş iki sergi. İşler ortaya çıktıktan sonra böyle bir serginin tek galeride gözükmesi zor diye düşündük. O sırada Kempinski galerinin yetkilileri ile bir tesadüf sonucunda görüştük ve böylelikle ikinci serginin yeri de belirlenmiş oldu.


İki sergi arasındaki bağlantı nedir?


İki sergideki resimlerde birbirinin peşi sıra çıkan çalışmalar. Baktığınız zaman kopukluk yok. Resim kendi içinde bir serüven. Her resim, kendisinden sonrakini doğuruyor. Resim yaparken bir şeyi fark edip diğer resimde o fark ettiğiniz şeyi yapıyorsunuz, arayış devam ediyor. Başka bir arayış daha var. O tehlikeli…


Nedir o tehlikeli arayış?


Etkilenme olayı. Günümüzde önemli bir problem. Özellikle yeni gençler için büyük bir tuzak. Batının ellerindeki iletişim araçları kuvvetli ve sanatlarını yayıyor ve kabul ettirebiliyorlar. Oradaki düşüncede bizim gibi ülkeleri çok etkiliyor. Gençler de hemen etkilenip, çağdaş bir şey yapmak adına alıp, benzerini ya da aynısını alıp yapıyorlar. Fuar gibi yerlerde gördüğümüz toplu sergilerde, gerçekten o etkilenmeleri görüyorsunuz.


Peki etkilenmek neyi getirir veya götürür?

Etkilenmek sanatçı için bir şey getirmez. Çünkü başkasının yarattığı bir olayı ucundan alıp devam ettiriyor. Halbuki o sanatçı o noktaya nasıl geldi? Kaç yılda oraya geldi? Bunun arka planını görmeden alıp yapmak kolaylık… Günümüzde iletişim çok kuvvetlendi. Onlar ne yapıyorsa biz görüyoruz, bizde yapılan bir resim de kolaylıkla yurtdışına gidebiliyor.


Serginize dönersek, Linart’ta açtığınız serginin adı ‘Köprü’. Neye köprü olmak?


Köprü imajını medeniyetler arasındaki bir takım duyguları, düşünceleri, yaşanmışlıkları taşıyan onları hareket ettirebilen yanı ile ele aldım. Resimlerime baktığınıza zaman bizim geleneksel resimlerimiz ya da Anadolu ile ilgili konularla ilgili çıkışlar var. Ben kendi yaşanmışlığımız, geçmişimizi alıp onu çağdaş bir şekilde yansıtmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Bunun doğru olduğunu şöyle gördüm; Yurtdışı sergilerinde insanlar sizden bir şey görmek istiyor. Kendilerinden yapılan bir şey orada ilgi uyandırmıyor.


Peki köprü konsepti bağlamında hangi formlar ön plana çıkıyor?


Ben at formunu ele aldım. Benim için duygusal bir yanı da var. At insan yaşamında hep yanında. İnsanla birlikteliği yakın zamana kadar sürmüş… Onun tüm hizmetlerinden yararlandığımız gibi, duygusal bir boyutu da var. Birden arabalar çıktı atlar yavaş yavaş yok olmaya başladı. Halbuki onlar, medeniyetimizde büyük katkılar sağlamış. Ondan dolayı resimlerimde atları bir taşıyıcı eleman olarak kullanıyorum.


Eklemek istediğiniz bir şey var mı?


Ressam olabilmek benim görüşüme göre, önce kendine ve sanatına inanmaktır. Yaptığınıza inanıyorsanız, her türlü zorluğa katlanıyorsunuz. Zaten orada ortaya çıkıyor ressam olduğunuz. Benim gördüğüm her türlü zorluğa katlanarak ısrar edenler ressam oluyorlar. Bu para kazanmak için yapılan bir meslek de değil bence. Eğer onu gözü alarak yapıyorsanız, resim de resim olmuyor zaten çünkü her şeyden ödün verirsiniz ve kişiliğiniz erozyona uğrar. Sanatçı önce kendisi için yapıyor resmi, olayın metaya dönüşmesi ayrı bir şey…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder