Ekrem Yalçındağ’ın Dirimart’ta dün açılan ve19 Mart'a kadar gezilebilecek olan sergisinin adı ‘Sokaklardan İzlenimler’ (Impressions from the Streets) adını taşıyor. İzlenim vurgusunun önemli olduğu sergide sanatçı, 7 adet 2 metre çapında yuvarlak formlu işlerini sergiliyor. İlk kez topluca gösterilen yuvarlak formlu resimlerde, günlük hayatın renkleri tuvale yansıtılıyor.
Hülya Küpçüoğlu
En son kişisel serginiz üzerinden 3 yıl Dirimart’ta açtığınız kişisel sergi üzerinden ise 4 yıl geçmiş. Son 3-4 yıl neler yaptınız?
Son 3-4 yıldır çalışmalarıma devam ettim. Benim önceden beri yaptığım bitkisel motiflerden oluşan resimler devam etti. Onların içerisine son dönemlerde ağırlıklı olarak çalıştığım siyah resimler, siyah konturlu resimlerim ‘renkli siyahlar’ adını verdiğim resimler ortaya çıktı ve bu beni çok heyecanlandırdı. Ama 2007’den bu yana da ben aynı zamanda duvar resimlerine başladım. İlk çalışmam, Berlin’de bir mimari projenin içinde mimarinin bir elemanı olarak ortaya çıkan bir işti. Daha sonra 2008’de Frankfurt’ta Kai Middendorf Galerie’de sadece duvar resmi ile bir kişisel sergi yaptım. 2009’da o iş, Leverkusen Museum Morsbroich’da duvar resmi olarak sergilendi ve hemen arkasından da İstanbul Modern’de ’Gelenekten Çağdaşa’ sergisi oldu ve birkaç tane daha duvar resmi gerçekleştirdim. Duvar resimleri geçen zaman içerisinde ağırlıklı olarak benim işlerimde yer etti.
Bu serginizde duvar resimleriniz veya az önce bahsettiğiniz ‘siyah resimler’i sergilemeyi niçin tercih etmediniz?
Dirimart’ta 4 yıl önce o çizgideki işleri göstermiştik. Yeni bir sergiye ihtiyaç duymama nedenim de o oldu. Sürpriz bir şeyler çıkmayacaktı ortaya, o yüzden bu dönem içerisinde sergi yapmadım. Siyahları bu sergiye koymak istemememin nedeni, kendi içerisinde kapalı olan belli resimleri göstermek istiyor olmam. O da yuvarlak formlu resimler ve ilk kez bir kişisel sergide göstereceğim. Daha önce sergilerin içine entegre ederek gösterdim ama bu sefer standart 2 metre çapında 7 tane resim mekanın içine yerleşecek. İstediğim, net ve yalın bir sergi.
Sergideki tüm işlerin yuvarlak formlu olmasının özel bir sebebi var mı?
Özel bir sebebi yok. Yuvarlak formlu resimlerden önce yaptığım işlerimde yuvarlak alanlar çok yapmışım. Form olarak yuvarlak hep yer almış resimlerimin içerisinde. Frankfurt’ta Akademideyken 10 tane yuvarlak tahta bulmuştum. Onlara bez gerip, astarlayıp çalışmaya başladım. O dönemdeki farklı araştırmaların bir sonucu olarak çıktı yuvarlaklar. Daha sonra da kendi içerisinde ayıklanarak, fazlalıklar atılarak form içerisindeki karışıklıklar aza indirgenerek, sadeleştirilerek her şey ayıklandı ve yuvarlak halkalar motif olarak kaldı.
Resimlerinizi boyama yönteminizden bahsedebilir misiniz?
Benim için bu resimlerde önemli olan iki kriter var; birincisi renk seçimi diğeri ise boyama şekli. Boyama şeklinin farklılığını özellikle vurgulamak istiyorum. Herşey tamamen serbest elle yapılıyor. Nokta ile başlayıp etrafına halkalar yapıla yapıla resmin sonuna kadar gidiliyor. Birincisi süreç – zaman, bu kavram çok önemli. İkincisi elle yapılıyor olması çok önemli. Çünkü elle yapıldığı için resim üzerine bakıldığı zaman arkasındaki insanı hissediyorsunuz... Elle yapılması ayrı bir değer benim için. Renk seçimi önemli demiştim ve o yüzden zaten serginin adı ‘Sokaklardan İzlenimler’. Bu aynı zaman da resimlerin de ismi. Çünkü günlük hayatta karşılaştığım renk kombinasyonlarını boyuyorum. O kombinasyonlar bazen bir insanın giysisi oluyor, bazen düzenlenmiş objeler oluyor. Onların renkleri olarak karşımıza çıkıyor.
Resimlerinizde sokaktaki izlenimlerinizin renk olarak ele alındığını söylediniz. Bunun nasıl bir ön çalışması oluyor? Mesela fotoğraf mı çekersiniz?
İlk başlarda, fotoğrafla kayıt ediyordum renkleri. Onlar benim için veri oluyordu aynı zamanda da rengin kaynağını gösteriyordu. Hatta bazen o renklerin kaynağı olan nesneyi tuval üzerine çizerek bir tür notlar alıyordum. Resmin belleği diye adlandırdığım bu durum tuval yüzeyinin boyayla dolmasıyla bütün o notlar, desenler boyanın altında kapanırdı.
O zaman o yüzden ‘günlük hayatın renk olarak izlenmesinin resimlerinize pop bir karakter kazandırdığını’ belirtiyorsunuz, değil mi?
Evet, çok pop resimler ama aynı zamanda görsel olarak optik bir etki de yaratıyor. O tür sanat anlayışlarıyla ilişki kurmasını istiyorum. Benim için çok daha önemli olan, serginin ismini verirken Emresyonist ressamlara bir gönderme olsun da istedim açıkcası. Bugün empresyonist bir resim nasıl yapılır’ın bir tür karşılığı gibi...
(Ekrem Yalçındağ röportajı 16 Şubat 2011 tarihinde Haber Turk Gazetesi'nde yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder