8 Şubat 2011 Salı

'Yüksek sınıftan insanlar ağzı açık resmedilemezdi'


'Suretten Surete- Osman Hamdi Bey'den Günümüze Portre Örnekleri' adlı sergi, Küçükçekmece Belediyesi Cennet Kültür ve Sanat Merkezi Sergi Salonu'nda sanatseverlerle buluşuyor. Sergide, Osman Hamdi Bey'den günümüzün genç sanatçılarına dek toplam 77 sanatçının birer portre eseri yer alıyor. UNESCO etkinlikleri kapsamında, Osman Hamdi Bey'i ölümünün 100. yılında ana programında yer alan sergi, 16 Mart tarihine kadar izlenebilecek. Serginin küratörü Erkan Doğanay sorularımızı yanıtladı.

Hülya Küpçüoğlu

Serginin oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?

- Portre ve otoportre olarak iki ayrı başlık altında olmasını planlayarak çalışmaya başladığımız bu ön proje, ressamların figür üzerine eğilimlerini, teknik ve üsluplarını, sanatsal yaklaşımlarını, özellikle portrede resimdeki özne ile ilişkilerini dikkate alarak bir listemeye gittik. Birinci çalışma tamamlandı önümüzdeki dönemlerde de "otoportre" üzerine bir sergi hazırlığımız olacak. Tabi ki konu figür ya da daha belden yukarı haliyle portre olunca Osman Hamdi Bey bir başlangıcı oluşturmalıydı. UNESCO takvimide yardımcı olunca, Osman Hamdi Bey'i Ölümünün 100.Yılında Anma programına dahil edilince böylesi bir sergiyi Osman Hamdi'den başlatarak günümüze taşımak doğru bir yaklaşım olacaktı. Ki zaten figür denilince Osman Hamdi bir milad kabul edilir. "Suretten Surete" başlıklı bu sergiyi özel bir tema olarak portreyle sınırlandırarak ele aldık ve figürün stilistlik açıdan incelenmesi klasikten çağdaş eğilimlere dek genel çerçevesini çizmeye çalıştık.

Figürün stilistlik açıdan incelenmesi derken?

Sanatçıların, bilinen stillerini karşılayan işlerine yer vermeye çalıştık. Mesela Sabri Berkel'in klasik figürlerinden değil de kübik formlarla minimale geçişe hazırlandığı dönem üretimi olan bir çalışmasına yer verdik. Sanatçıları dönemlerine göre değerlendirdiğinizde ise klasik sanat anlayışı ile yapılmış figür ya da portrelerin akımlarla birlikte nasıl evrildiğini ve günümüz anlayışına geçişi kronolojik olarak görebilirsiniz. Sergide yer alan portrelerin bir kaç başlıkta istatistiğini yaptığımızda mesela; bir- iki örnek dışında neredeyse portrelerin tamamında öznelerin ağızlarının kapalı olduğunu görürsünüz. Hiçbir figür konuşurken, gülerken ya da daha başka nedenlerle ağzını araladığı anda resmedilmemiştir. Klasik batı sanat anlayışı olan bir hiyerarşik durum sözkonusudur aslında, yüksek sınıftan kimselerin resimleri yapılırken ağızlarının açık yapılamayacağını, ama alt sınıftan insanların her türlü biçimde resmedilebilmesini kendiliğinden yaratmıştı. Gülerken, ağlarken ya da daha başka yalın halleri ile sıradan insanlar resmedilebiliyorlardı. İlk başlarda saraya yakın çevrelerde başlayan ve batı eğitimi ile resim yapabilen isimlerin resimlerine baktığımızda da bu ifade ile karşılaşırız. Varolduğu çevre ve birbiri ile ilişkili gelişen resim sanatımız bazı unsurları farkındalıksız bir biçimde geleneğe dönürtürerek kuşaklara aktararak yolculuğuna devam etti.

Peki hangi noktadan hareketle serginin portreler üzerine olmasına karar verildi?

Dünya sanat tarihinde portrenin hemen her toplumda özel bir karşılığı var. İnsanlığın en arkaik dönemlerinden modern, çağdaş deneyimlerine varıncaya dek inanç, güç, ölümsüzlük gibi sosyo-politik, ekonomik, kültürel ve sanatsal sahalarda bir temsilden öte daha farklı anlamlar içermekteydi. Betimleme, gösterme, sunma, sergileme gibi özelliklere sahip olan portre sanatı, zaman içinde yöneticilerin, soyluların ve kralların hizmetinde olmaktan çıkmış, diğer sosyal gruplara ait insanlara, zanaatkarlara, banker, bilge ve sanatçılara hitap etmeye başlamıştır. Ölümün aile ve toplumsal kültür üzerindeki etki ve sürecinin portrecilikle yakın bir bağı vardır ve bu bağ arkaik toplumlara, antik sanata dayanmaktadır.

Sergiye katılacak olan sanatçı isimleri neye göre belirlendi?

-Çalışmalarında figürü özel bir yere taşıma kaygısı güden, sanatsal derdi figür olan sanatçılardan bir liste oluşturdum ve bu sanatçıların üretimleri ile ilgili bir kazı çalışmasına koyulduk. Elbette sonrasında bu sanatçıların en önemli eserlerini toparlamaya, iz sürmeye koyulduk. Hafızalarda yerini koruyan portrelerin yanısıra sanatçı katalog ve kitaplarında devam eden araştırmalar neticesinde liste şekillenmeye başladı.

Kimlerin koleksiyonundan derlendi peki?

Portre-otoportre alanında en önemli koleksiyonerlerden birisi olarak başta Ahmet Merey Koleksiyonundan oldukça faydalandım. Demsa Koleksiyonu, Mustafa Taviloğlu Koleksiyonu, Can Has Koleksiyonu, Hüma Kabakçı Koleksiyonu, Ara Güler Koleksiyonu, Doğan Paksoy Koleksiyonu, Resul Aytemür Koleksiyonu, Komet, Hacettepe Üniversitesi Müzesi gibi koleksiyonlardan derlendi.

Sergi kaç bölümden oluşuyor?

Yetmişyedi sanatçıdan birer eserin yer aldığı seçki okunabilirliği açısından dört başlık altında izleyiciye sunuldu. Birinci bölüm "Uzaktaki Yakınlar". Genellikle istek ve siparişler üzerine yapılmış, sanatçı ile resimdeki özne arasında bir bağ ya da derin bir dostluk görülmeyenler... İkinci bölümde sergilenen "Yakın Portreler"de, genellikle ressamın aile bireylerini görmekteyiz. Üçüncü bölüm " Ressam Portreleri"; bu bölümde ressamların birbirlerini resmetmelerini mekansal açıdanda inceleyebiliriz. Çünkü başlıkla sergilenen eserlerin bir çoğu atölye sohbet ya da ziyaretlerinde modellik yapılaması sonucunda üretilmiş çalışmalar. Fotoğraf kullanımı ya da eskize pek başvurulmadığı anlaşılmakta. Son bölümde ise diğer sanat disiplinlerinden bilinir isimlerin yüzleri yer almakta. "Portredeki Sanatçı" başlığı altında sunulan bu bölüm Sait Faik'ten Ara Güler'e, Cahit Külebi'den Danyal Topatan'a ortak hafızalarda şekillenebilen isimlerle izleyiciyi buluşturmakta.

(Erkan Doğanay röportajı 8 Şubat Salı günü Haber Turk Gazetesi'nde yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder