8 Haziran 2010 Salı

« Sanatın kaynağına dönüş başlayacak »


Proje 4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi küratörlüğünü Burcu Pelvanoğlu’nun yaptığı “Kaotik Metamorfoz” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi, İstanbul’un ve özellikle de Maslak bölgesinin yaşadığı değişimle birleşiyor ve güncel sanat alanındaki dinamiklere odaklanıyor. Pelvanoğlu’nun deyimiyle ‘güncel sanattaki dönüşümü” ortaya koyuyor. Sergiye Can Aytekin, Elif Çelebi, Çınar Eslek, Murat Germen, Genco Gülan, Gözde İlkin, Bahar Oganer, İrfan Önürmen, Ferhat Özgür ve Ekin Saçlıoğlu katılıyor. 4 Eylül tarihine kadar izlenebilecek olan sergi ile ilgili Burcu Pelvanoğlu’yla söyleşi yaptık.

Hülya Küpçüoğlu

Serginin Çıkış noktası nedir?

2004 yılında doktora tezimin konusuna karar verdim ve konu olarak 1980 Sonrası Türkiye’de Sanat: Dönüşümler konusunu seçtim. Bu nedenle “Metamorfoz” uzun süredir aklımda olan ve epey üzerinde düşündüğüm bir kavramdı. 2005-2008 arası tezimi yazdım ve bitirdim ama bir türlü metamorfoz kavramından kopamadım. Müzeden de böyle bir sergi teklifi gelince de yine bu kavram üzerine odaklandım. Önce Müzenin kendi içinde yaşadığı bir dönüşüm vardı. Önce Vasıf Kortun’la başladılar ve burası güncel sanatın dinamiği oldu. Ardından özel koleksiyon müzesi ve en son da yeni mekanına taşındı ve orası da kentsel dönüşümün yaşandığı bir bölge. Bir de güncel sanatın kendi içinde yaşadığı dönüşüm göz önüne alınırsa, ki güncel sanatın artık tarihi yazılmaya başlandı, bir dönüşümler çakışması var. Dönüşüm fikri üzerinden yanyanalıkları ve farklılıkları göstermek istedim.

Sergiye baktığımız zaman farklı kuşak sanatçılarla çalıştığınızı görüyoruz. Dönüşüm fikriyle farklı kuşakların arasındaki bağı açıklar mısınız?

Güncel sanattaki dönüşüm söz konusu olunca, 3 kuşaktan sanatçıyı bir araya getirdim. Elif Çelebi, Genco Gülan ve Ferhat Özgür ‘Genç Etkinlik’ kuşağını temsil ediyor. İrfan Önürmen resmin kendi içindeki dönüşümünü temsil ediyor. Murat Germen fotoğrafçı olarak güncel sanatın disiplinlerarası halini temsil ediyor. Ve diğerleri de ikinci, üçüncü kişisel sergilerini açmış söyleyecek sözü olan en genç kuşak sanatçılar.

Güncel sanattaki dönüşümü biraz açabilir misiniz?

2 ana damarı olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi temsiliyete dayalı yani kaynağını politikadan alan, sokaktan alan ya da gündelik yaşamdan alan bir sanat görüşü, diğeri de kaynağını az önce bahsettiklerimizden alabilir ama daha sanatın kendisine dayalı yani kaynağını sanatın kendisinden alan bir yanı var diye düşünüyorum. Biri iyidir biri kötüdür diye söylemiyorum ama ortaya çıkan işin sunumu açısından iki farklı damarın bulunduğunu düşünebiliriz. Bu ikisinin yanyanalığı aslında bu serginin üzerinde durduğu. Biz aslında geçmişte temsiliyeti daha başka biçimlerde görüyorduk 60’larda yada cumhuriyetin ilk yıllarında. Şimdi güncel sanat temsiliyeti dönüştürdü…

Güncel sanat temsiliyeti dönüştürdü derken?

Cumhuriyet'in ilk yıllarına bakalım. İnkılâp Sergileri, Yurt Gezileri döneminde yapıla resimler... Bunlar da temsiliyete dayalıydı; aslına bakarsak bunlar da kaynağını günün dinamiklerinden alıyordu, her ne kadar eski bir biçim diliyle karşımıza çıksa da. Ve, deyiş yerindeyse burada da bir afiş mantığı söz konusuydu. Şimdi güncel sanatın bu temsili yanına baktığımız zaman yine günün dinamiklerinin konu alındığını görüyoruz ama buna eklenen bir çeşitlenme söz konusu. Bu malzeme çeşitliliği olabilir, sergileme biçimlerinin dönüşümünden kaynaklanan bir çeşitlenme olabilir ve bugünün konjonktüründen kaynaklanan bir konu çeşitliliği olabilir.

Peki güncel sanatta nasıl bir gidiş görüyorsunuz?

Aslında ön görmek biraz zor sanıyorum, hep birlikte göreceğiz ama yavaş yavaş temsiliyetin azalacağını düşünüyorum. 9. Bienali hatırlayalım. Avrupa Birliği bayrağı önündeki çarşaflı kadın fotoğrafı mesela. Artık bu gibi işlerdeki afiş dili fazla gelmeye başladı. Sanatçılarla konuştuğum için bunu söylüyorum bu sadece benim iddiam da değil. Ama onlar da yavaş yavaş bundan sıkılmaya başladılar ve günah çıkarmaya başladılar. Bu giderek azalacak ve sanatın kaynağına yani kendisine dönüş başlayacak diye düşünüyorum.

Serginin adı “Kaotik Metamorfoz”. Genco Gülan’ın işi de kaotik bir metamorfoza dönüşmüş…

Genco Gülan’ın işi ‘Mikinin Gözleri: Bebeklerin Algılayabildikleri Resimler Serisi” adını taşıyor. Genco, kendi çocuğu doğduğu zaman bir araştırma yapıyor. Bebekler doğduklarından 6 aylık olana kadarki evrede sadece siyahı ve beyazı ve yuvarlak formları algılayabiliyorlarmış. Bunu nasıl yapabilirim derken, Mikinin gözlerine dönüşmüş çalışması. Çintemani formunun da dönüşümü söz konusu burada. Çintemaninin popüler bir imgeye dönüşmesi. Biz açılıştan birkaç gün önce gözleri astık dışarıya ve 4-5 tane çelik halatla bağlandı. Zaten meterolojinin şiddetli rüzgar uyarısı yaptığı dönemlerdi. Adı üzerinde Ayazağa’nın rüzgarına dayanamayıp çalışma aşağıya düşmüş. Bunun üzerine aynı yere koymamızın tehlikeli olabileceğini düşündük çünkü sergi 4 Eylül’e kadar sürüyor. Düştüğü zaman müzenin ve ofisin camları patlamıştı ve pazar günü, müzenin kapalı olduğu bir günde düşmesi, insanların yaralanmamasını sağladı. Aynı tehlikeyi göze alamadığımız için fotoğrafını çekip, cam kırıklarını da yere koyarak sergiledik.

Dönüşüm derken sadece sanatın değil İstanbul’un dönüşümünden de yola çıktığınızı söyleyebilir miyiz?

Aslında kentsel dönüşüm çok da düşündüğüm bir şey değildi. Müze Maslak’ta olduğu için bir çakışma oldu. Benim düşündüğüm şey güncel sanattaki dönüşümdü.

AICA’nın yeni dönem başkanısınız. Bu anlamdaki çalışmalarınız nasıl gidiyor?

AICA’nın 2007’den bu yana başlattığı bir tartışmalar dizisi vardı. 2010 yılının Kültür Başkenti İlan edildiği yıl, o zaman biz 2007’den 2010’a kadarki süre içinde sanat ortamında neleri tartışabiliriz? Belki bunların 2010’a bir faydası olur diye başlattığımız atölyeler ve tartışma dizilerimiz yeni bitti. Bunları Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü (IFEA) ve Aksanat ile birlikte gerçekleştirmiştik. Atölye çalışmaları ile ilgili 2011’de bir yayın çıkarma hazırlığımız var. İstanbul Modern’le bir işbirliğine giriştik, resim tarihi dersleri veriyoruz. Bu bir ilkti ve Ekim ayı içinde tekrarını düşünüyoruz. Yine İstanbul Modern’le yaptığımız başka ortak bir çalışmada, İstanbul Modern’in yaptığı sergileri AICA da tartışsın dedik. Mesela Gelenekten Çağdaş’a sergisi için bunu yaptık. IFEA ile yeni bir tartışma dizisi başlatacağız önümüzdeki sonbaharda ve en önemlisi, sanat alanındaki telif haklarının koruma altına alınması için de bir tarife yayınladık. Asgari ücret tarifesi. Biliyorsunuz bir yandan insanlar yayın yokluğundan söz ederken bir yandan da bu işin telifini göz ardı etmekte. Bu tarifeyle bunu da zaman içinde yerleştirmeyi düşünüyoruz.

(Haber Turk Gazetesi/ 27 Mayıs 2010)

1 yorum:

  1. Hülya, Güzel bir söyleşi olmuş. Burcu'nun da çok doğru çıkarımları var. Elinize sağlık. MS

    YanıtlaSil