2 Nisan 2011 Cumartesi

‘Fikir emeği konusunda Türkiye tam bir Teksas’

Genco Gülan İstanbul Galeri Artist’de Rusça ‘Razruşenye’ (Pазрушениe) isimli bir sergi açtı. Sanatçı yapı bozumcu yaklaşımını galeri kavramını ve hızlı ekonomik dönüşümlerin yarattığı kültürel tahribatları sorguluyor. 16 Mart’a kadar izlenebilecek olan sergi ile ilgili olarak görüştüğümüz Gülan sorularımızı yanıtladı.


Hülya Küpçüoğlu


Razruşenye Rusça bir isim. Ne anlama geliyor?

Razruşenye Türkçe yıkım anlamına geliyor. Şahsen bu sözü Perestroyka teriminin tam tersi olarak kullanıyorum. Gorbaçov döneminde Sovyetler birliğinin hızlı dönüşümünde sözcük popüler olmuştu, bugün de şimdiki duruma artık yeni bir isim gerektiğini fark ettim ve Razruşenye’yi buldum. İsmin Türkçeye girmesini de istiyorum, zira biz de ülkemizde çok benzer şeyler yaşıyoruz.

Yıkılmasını önerdiğiniz şeyler nelerdir peki?

Yıkmayı önermiyorum, yıkıyorum. Sergi için Galeri Artist’teki 3 duvarı yıktım. Biraz zor oldu ama değdi. Sergide yıkımdan kalanlar, yıkım aletleri ve yıkma eyleminin kayıtları sergileniyor.

Peki hangi kavramlar ön plana çıkıyor?

Yapı bozum aslında temel kavram. Heykeltıraşlığın kökeninde de benzeri bir mantık var. Heykel yontarken de malzemeyi eksilterek yapıt üretirsiniz. Ben bu yöntemi galeriye uyguluyorum. Galeri mekanının kendisini yapıt haline getirmeye çalışıyorum.

Sergide başında balta olan bir de ‘Meryem’ heykeli bulunuyor. Bu işinizle son haftalarda gündemde olanMehmet Aksoy’un ‘İnsanlık Anıtı’ adlı heykelinin yıkılma durumuna bir gönderme mi var?

Direkt bir referans yok. Ama Mehmet Aksoy saygı duyduğum çok önemli bir meslektaşım. Heykelini kolay kolay yıkabileceklerini düşünmüyorum.

Duvarı yıkarken orak ve çekiç mi kullandınız?

Davetiye görselinde özellikle bu benzerliği kullandım. Sovyetlerin sembolü orak ve çekiç gibi ben de yıkımda sarı metal kazma ve balyoz kullandım. Altın gibi parlayan özel yapım aletler. Kazma ve balyoz kullanmamdaki vurgu bunların günümüzdeki iktidarını göstermek.

Çağdaş sanat alanında kimlerle paralellik kuruyorsunuz?

Üstat Hans Haacke 1993 yılında Venedik Bienal’inde Almanya pavyonunda zemini tamamen kırarak bir yapıta dönüştürmüştü. Benim yaptığım iş de galeri, sergileme mantığının kurgulanması ve sergi biçimleri ile de alakalı. Galerileri müzeleri aslında kimler inşa ediyor, sergileri kimler kuruyor? Biraz bunlara dikkat çekmek istiyorum. Sanat üretiminde emek ve fikir ilişkisi daha karmaşık bir zincirin parçaları…

Emek-fikir ilişkisinin sanatla bağlantısı dediniz, sizce Türkiye’de fikir ve sanat emeği tam karşılığını buluyor mu?

Kesinlikle bulmuyor. Özellikle fikir emeği konusunda Türkiye tam bir Teksas. Artık fikir emeğinin de tartışılması korunması ve değer verilmesi lazım, zaten balyozu parlatmamın nedeni de o...

1990’lı yıllarda yaptığınız ‘Tekrar Yeniden İnşa’ adlı serginize de gönderme yapıyor musunuz?

1996 yılında AKM’de ‘Yeniden inşa’ isminde bir sergi yapmıştım. Serginin sonunda da DAGS Performans Günleri sırasında motorlu testere ile sekiz metrelik Opera dekoru sütunları kesmiştim. Oradaki ana fikir, Türkiye’deki devrimle toplumun dönüşmesi ve zor da olsa, kültürün yeniden üretilmesine çalışılması idi. Burada ise Rusya ve Doğu bloğunun çözülüşünün yansımalarının tartışılması söz konusu. Ama bu durum artık sadece Rusya ile ilgili değil, tüm dünyaya ile ilgili. Yıkımı Türkiye de yaşadı, yaşıyor. Dünya savaşı geçirip bombalanmış olmasa da şu İstanbul’un haline bakın! İstatistiklere yansıyan yüksek ekonomik büyümenin bedeli olarak hem kültür hem de doğa üzerinde ağır bir yıkım var. İthal ikameciliğe rağmen süregelen büyüme rakamlarının aslında cepten yemek anlamına geldiğini anlamamız gerekli artık.

O zaman siyasi ve ekonomik anlamda Türkiye ile bir paralellik kuruyorsunuz?

Kesinlikle. Osmanlı hamamını yıkıp otel yapandan, Roma sarayını yıkıp otopark yapanı anlatmaya çalışıyorum bir dizi mecazın ardına sığınarak.

En son yaptığınız ‘İkizler’ adlı performansla bir bağlantı kurabilir miyiz?

Birbirinden çok farklı gibi görünen bu iki projenin ortak noktaları canlı sanatı (live art) içermeleri ve salon sergisi mantığını tartışmaları.


(Bu röportaj Bosphorus Sanat Gazetesi Mart 2011 sayısında yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder