19 Temmuz 2011 Salı

'Beni Bağrına Bas' sergisinde cevaplar yok, sorular var

Patricia Piccinini, GAZETE HABERTÜRK'ten Hülya Küpçüoğlu'na konuştu


GAZETE HABERTÜRK / HÜLYA KÜPÇÜOĞLU

Patricia Piccinini’nin Arter’de 21 Ağustos’a kadar sürecek “Beni Bağrına Bas” adlı sergisi son zamanların en çok ilgi çeken sergilerinden biri. Doğa ve teknolojiyle ilişkilerimizi sorgulayan Piccinini ile heykellerini ve sergisi etrafında şekillenen kavramları konuştuk.

Serginizin adı “Beni Bağrına Bas”. Sergide sanki farklı dünyalara aitmiş gibi duran figürlerle karşılaşıyoruz. Karşımızda nasıl bir dünya var? Ya da siz nasıl bir dünya kurgulamaya çalışıyorsunuz?

Bu figürlerin çirkinliği ya da tuhaflığı, bizi onlardan uzaklaştırıyor ama bizim onlarla empati kurabiliyor olmamız, bizi bu işlere yaklaştıran ve sevdiren şey aynı zamanda. Benim ilgilendiğim şey, bizden başka türlerle ve hatta bizim yarattığımız yeni türlerle bağlantı kurmak, bir arada bulunmak. Eğer empati kurmayı başarabilirsek onların neye ihtiyacı olduğunu anlayıp, onlar için daha doğru kararlar verip, onların iyiliği için bir şeyler yapmaya başlayabiliriz. Aslında daha şiddetli şeyler uygulayarak, çalışmalarıma daha çirkinlik, daha ucubelik katarak insanları kışkırtabilirim. Ama bunu tercih etmiyorum. Benim duygularımı aktarma üslubum bu. İzleyicinin iki açıdan bağlantı kurmasını istiyorum. Birincisi belki ilgilenip, merak edip, bunun hakkında okuyup araştırmaları, yani ilgilerini çekmek istiyorum. İkincisi de, duygularıyla iletişim kurmalarını sağlayıp, bu türlere daha iyi bakmayı öğrenmelerini...

Az önce konuşurken bu yaratıkların ihtiyaçlarından bahsettiniz. Bu yaratıkların neye ihtiyacı var?

Yaratıkların değil aslında doğadaki türlerin ihtiyaçlarından bahsediyorum. Yeni canlılar yeni hayatlar yaratıyoruz. Onların sevgiye ihtiyaçları var.

Sergi 3 kata yayılıyor. Her katı birbirinden farklı. Bize sergi düzeninden bahsedebilir misiniz?

Merak uyandırmak üzerine kurulu bir düzen bu. Bir yandan da izleyiciyi doğayla ilgili düşündürmek istiyorum. Giriş katı, tüketim ürünlerinin çekiciliği üzerine kurulu. Motosiklet, kask gibi parlak ve çekici olan malzemelerden oluşuyor ve tüketim ürünlerinin bizde yarattığı duyguya benzer bir his yaratmaya çalışan işler. Yüzeysel bir çekicilik aslında, bunun altında bir şey yok. Ama yine de bunu seviyoruz ve bize çekici geliyor. Biz, arabaların bize ve doğaya verdiği zararları biliyoruz ama yine de araba sahibi olmak istiyoruz. Giriş katında sandalyelerin üzerinde duran bir çocuk var. Biz ne yapıyoruz diye bize bakıyor. Bu çocuk geleceği temsil ediyor. Televizyonlardan oluşan enstalasyon ise bize bugün artık kimin toprak sahibi olduğu değil kimin medya sahibi olduğunun daha önemli olduğunu düşündürtüyor. Diğer kat doğa ile ilgili ve bu katta hayvanlar var. Soyun tükenmesi ile ilgili. Bugün çevreye verdiğimiz zararın önüne geçebilmemiz için, nereye kadar bu zararın devam edeceğini gündeme getirmek için yaptığım işler. Bir şeyleri düzeltmek için başka bir şey yapıyoruz ama başka bir yerde başka bir şeyi yok edebiliyoruz. Son kat evle ilgili. Tüm kat bize tanıdık gelecek bir evin içi şeklinde düzenlendi. Kendinizi iyi hissedeceğiniz bir ortam var burada. Bu yaratıkları çirkin olsalar bile sevebilecek miyiz? Mutlu görünüyorlar ama belki de başka bir şey var. Karışık durumlar var. Teknoloji hayatımızı kurtaracak mı? Doğa teknoloji ile dönüşüme uğruyor.

Az önce çevreye verdiğimiz zararın devam ettiğini söylediniz. Sergideki yaratıkları da görünce insan sormadan edemiyor. Sizce bu zarar nereye kadar devam edecek?

Gezegenimizin tarihi, soy tükenmesi olaylarıyla dolu. Hassas, narin bir yerde yaşıyoruz. O yüzden çevre ile ilgili işler yapıyorum. Bu durumlar çok tartışılmıyor. Sadece insanların belli bir çıkarı olduğunda tartışılabiliyor. O yüzden de bunları düşünmek, tartışmak için bir alan oluşturmaya çalışıyorum. Sergide çok sert işler yok. Ben, şunu yapalım, bunu yapalım demiyorum. Aynı şekilde ben insanları şok eden işler de yapmıyorum. Sizi içine alan, sıcak işler yapıyorum. Herkesinki gibi dertleri akla getiren işleri herkes için yapıyorum.

Çalışmalarınızı üretirken birlikte çalıştığınız destek aldığınız insanlar var mı?

Doğa ile ilgiliyim doğa ile ilgili çok şey okuyorum. Gerçek türlerle bağlantısı olan yaratıklar bunlar, omurgaları var hepsinin... Atölyemde benimle çalışan kişiler var. Heykeltıraş, ressam, boyacılar ya da saçları yapan insanlar. Bir işin bitmesi 8-9 ayı buluyor. Tüm detayları hep birlikte yapıyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Herhangi bir konu ile ilgili bir şey hissedersem, onunla ilgili düşünce üretebiliyorum. Sergide cevaplar yok. Sorular var. Temel soru da doğal ve yapay olan nesiller. Doğal ve yapay olan nasıl gelişiyor? Nasıl farklılaşıyor? Teknolojiyi kontrol edemiyoruz. Neye nasıl bakılacağını düşünmemiz gerekiyor. Bu, kendimizi insan olarak nasıl gördüğümüzle ilgili.

(19 Temmuz 2011 Haber Turk Gazetesi)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder