5 Temmuz 2011 Salı

'Batı'nın resim, heykel ve müzik anlayışı iç içe'

Ergin İnan'ın, Arte İstanbul Sanat Merkezi'ndeki 'İkisi de Ben...' adlı sergisi 29 Temmuz tarihine dek görülebilir. Sergide resim çalışmaları yanı sıra bronz heykellerini ve bronz rölyef resimlerini de sunan İnan, Batı'da anlayışın farklı olduğunu vurgulayarak heykelin putlaştırılmadığını belirtiyor.

5 Temmuz 2011 Salı

Gazete Haber Turk/Hülya Küpçüoğlu

Heykel çalışmalarınızın geçmişine dönecek olursak nasıl başladığınızı öğrenebilir miyim?

Bir gün bir antikacıda bir şapka formu gördüm. Mesnevi sikkelerindeki o form anlayışı biçimlemesine benzettim ve hemen satın aldım. Sonrasında bu formu ahşaptan ve fiberglastan döktürerek, üzerine resimlerimi yaptım. Daha ziyade mesnevi felsefisi üzerine kurulmuş bir form anlayışından kaynaklanan bir form anlayışı oluştu orada. Benim daha öncede seramikten yaptığım kafalar formu vardı. Sonra onları bronz dökmek istedim. En son heykeller de daha çok mumları elime alıp oynamamla başladı. Biraz şeytani, biraz insanı ve hayvani bedenler ortaya çıktı 33 tane.

Sergide anıtsal etkiye sahip çalışmalar da bulunuyor…

Bronz olarak anıtsal bir etki uyandıran çalışmalar var. Benim kümbet formlarımdan ortaya çıkan biçimler de oldu. Bir de anıtsal tarzda bir böcek heykelim var adı da ‘kutsal böcek’. Böceklerle çok haşır neşir olduğum için bir tane de onlar için bir heykel yapmak istedim.

Sizi daha çok ressam kimliğinizle biliyoruz. Bu sergi ile birlikte resim yanı sıra heykel çalışmalarınız daha yoğun bir şekilde birlikte izlendi. Şimdiye kadar heykellerinizin resim kadar yoğun görülmemesi bilinçli mi yoksa sürecin getirdiği doğal bir akış mıydı?

Doğal bir gelişme var ama doğal gelişmenin içinde her zaman bir bilinç de vardır. Bilinç bence benim resim anlayışımdaki bütünlüğün, resmin nasıl yüzeysellikten çıkıp 3. Boyuta gelmesi ki zaman zaman resimlerimde yakalamak istemişimdir, tuvalin üzerindeki rengin akrilik şeffaflığın arkasında tekrar şeffaf hep arkasındaki 3 boyutluluğu aramışımdır. Zaten 3. Boyuta çıkma fikri orada başladı. Desenleri görürseniz, desen ve figür arasındaki benzeşmeler bir 3 boyuta yansıması gibidir. O bilinç zaten doğal olarak çalıştırdı beni. Burada bir araya geldi ve bir bilinç ortaya çıktı. İkisinin bir arada sanat eseri olarak, bir sanatçıda var olduğunu göstermek gibi bir şey….

Arte İstanbul’la buluşmanıza gelirsek?

Ben Arte İstanbul’un sahibi olan Yunus Tonkuş’un atölyesini merak ediyordum. Atölyesinin ve sergi mekanının her şeyi ile kendisi uğraştı. Tonkuş’la bir buluşmamızda bir şeyler yapma fikri ortaya çıktı ve ben haftanın belli günleri gidip orada çalışmaya başladım.

Serginizin adı ‘İkisi de Ben’. İkisi de ben derken neleri kast ediyorsunuz?

Ben ‘İlyas Ergin İnan’ İkisi de ben… İlyas ismi anneannem tarafından verilmiş bir isim. Bu isim de bir rüyaya dayanıyor. Anneannem rüyasında İlyas peygamberi görmesi düşüncesinden kaynaklanıyor. Diğer adımı da annem ve babam vermiş. Bu işin özü. Heykel ve resim arasındaki anlayışa geldiğimizde yine ikisi de ben. Şöyle bakabilirsiniz bütün yaptıklarıma böcekler, eski kağıtlar, benim içimden çıkan şeyler var, desenler var ve hepsi de ben… İkisi de ben hepsi de ben anlamına geliyor. Böyle bir düşünceden çıktı.

Heykel söz konusu olduğunda Türkiye’de hala bir tabu olarak anlaşılmasını neye bağlıyorsunuz?

Geleneğimizden çıkan, dogmatik hale gelmiş olan din inancının heykele karşı ortaya koyduğu bir durum. Din tarihine baktığımızda put olarak adlandırılmasından günümüze gelen bir düşünce. Ama bugün yaşam dünyamızda o zamanın anlayışı ile bugün arasında çok büyük farklılıklar var. Batının resim, heykel, müzik anlayışı hepsi iç içe. Zorla kişiye ille de bu budur denmiyor. Yani putlaştırılmıyor. Bu tamamen insanın kendi içinde yaşattıklarının dışa vurulması ve oluşmasıdır. Nasıl ben elime bir mum aldığımda evirip çevirdiğimde bir form çıkıyorsa, bu bir içtenliktir. Başka bir şey değildir. O anki hisleriniz ve düşünceleriniz bir form yaratıyor. Bu bir sanat eseri olarak ortaya çıkıyor. Gelenekten gelen, halkımız arasında yaygın olan bu düşünceyi yıkmamız gerekiyor. Ama zor tabi ki… İnsanlara sadece anlatmakla da olmuyor. İyi, güzel bir şeyi, onların da beğenisini kazanacak şekilde ortaya koyacak şekilde belki olmalı ama sanat onların beğenisini için de yapılmıyor. Belki halk arasında sanat eserinin kendine has, insanın ruh halini ortaya koyduğu biçimler olarak görülmesi lazım. Bunu anlatabilmemiz lazım. Belki o zaman kabul edilebilir bir anlayış olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder