Sibel Begeç Balcı Galeri Artist Çukurcuma’da açtığı sergisinde detaycı, şiirsel, masalsı ve ifadeci bir anlayışın izinden gidiyor. ‘Bir Varış Bir Yokmuş’ adını taşıyan sergide sanatçı çocuk imgeleri üzerinden hareketle, geçen sene gerçekleştirdiği kişisel serginin devamı niteliğindeki işleriyle sanatseverlerle buluşuyor.
Hülya Küpçüoğlu/Bosphorus Sanat Gazetesi Temmuz 2011 sayısı
Resimlerinizin içeriğini gündüz düşleri olarak tanımlıyorsunuz. Bunu biraz açabilir isiniz?
“Gündüz düşleri” terim olarak benim resim yapma sürecimi tanımladığını düşünüyorum. Beyaz boş bir tuvalin karşısına geçiyorum ve düşe yatmaya başlıyorum. Sürrealistlerin resim yapma süreçlerinde olduğu gibi, otomatizmin devreye girmesi ile kendiliğinden çizimlerin varlık göstermesi durumudur. O süreçte bilinç dışılık devreye girer ve gerçek bilinç dediğimiz şey rol oynamaya başlar, korkularım, sevinçlerim, iç sıkıntılarım, git- gellerim, kısacası beni var eden biriktirdiklerimle bir yolculuk yaparım. Çıkılan bu yolculuk bana düşler görmemi sağlar ya da daha önce gördüğüm düşleri hatırlatır. Düş ve gerçek arasında gidip gelmeler, yaşanmışlıklarım resmime dahil olur, ya da yeni yaşam deneyimlerim olur.
Resimlerinizdeki masalsı etkiyi ifadeci bir anlayışla resmettiğinizi söyleyebilir miyiz?
Evet resimlerime bakan kişilerin ilk izlenimleri, masalısı bir dünyaya girdiklerini söylüyorlar. Bu, benim içimdeki dünyanın dışarı çıkma şekli böyle olduğundan olabilir. Masallar avutmak ve büyütmek için yazılır. Bende çizdiğim bu masal dünyaları içinde kendimi, avutuyor, büyütüyor, seyrediyorum, bu durumu yaşamak hoşuma gidiyor galiba…
Resimlerinizde düş-gerçek ya da varlık-yokluk gibi ilişkiler yanı sıra neler ön plana çıkıyor?
Varlık- yokluk kavramları resimlerimin felsefik temelini oluşturuyor. Resim, hem benim var olma alanım, hem de resmin gerçeklik zemininde yokluktan sıyrılıp, varlık gösterdiği bir alan… Düş ve gerçek arasında gidip gelirken, sabırsızlandığım ve heyecanlandığım olur, var olmaları için çaba göstermem ve onları oldukları yerden dışarı çıkarmam gerektiği ve bunun için beni bekliyorlarmış hissine kapılırım … Resimlerimin çoğu hesapsız, rastlantı temelli başlar. Ben onu zorlarım o beni zorlar… Bu sebepten kendiliğindenlik resimlerim için öne çıkan anahtar sözcüklerden biri olabilir. Yine öne çıkan ilişkiler içinde renk önem taşımaktadır. Renk ilişkileri nesne temelli gibi görünse de aslında düş ve gerçeğin bir biri üstüne çıkma, örtme, gizleme çabalarının itiş kakışmaları ile resmin içinde barınmaktadır.
Resimlerinizde şiirsel ve detaycı bir anlayış da var diyebilir miyiz?
Resimlerimde şiirsel bir etkinin varlığını hissettirmesini istiyorum. İkisi de duygu durumlarının aktarılması için önemli aktörler, birlikteliklerini denemek, aynı zeminde varlık bulmasını sağlamak resimsel çabalarımdandır. Bu arada şiir denemelerimde var, şiir yazarken de resimsel bir görüntünün metinle arasındaki ilişkisini yan yana getirmeye çabalarım… Evet detayı seviyorum, resimlerimde bakan kişilerin her bakışında ayrı bir detayı yakalamaları için çabalarım. Sıradan olan şeylerin detaylar sayesinde farklılık kazandığını düşünüyorum. Benim resimlerimde de her şey çok sıradan başlar ve devam ederken bir detay o sıradan olanı bozar. Bunu yapmak, yaparken izleyicinin bu detay karşısındaki durumunu düşünmek hoşuma gider ve beni heyecanlandırır.
Serginizin adı ‘Bir varmış bir yokmuş’. Biraz da sergi ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Evet sergimin içeriği adında gizli …Aynı isim altında bir sergimi Bozcaada Sanat Galerisinde geçen sene açmıştım. Onun devamında Galeri Artist Çukurcuma da ikincisini gerçekleştirdim. Sergide Tuval üzerine akrilik tekniği ile çalıştığım resimlerin yanı sıra, seramik denemelerim de yer almaktadır. Ben farklı zeminlere resim yapmayı seviyorum. Seramikte çok sürprizli, heyecan verici bir malzeme idi, ilgimi çekti. İlk denemelerimi izleyicilerle paylaştım. Bundan sonra da hem seramik hem de farklı malzeme denemelerim olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder