Arzu Arda Koşar ve Saliha Kasap birlikte düzenledikleri ‘Los Angeles İstanbul Bağlantısı’ adlı sergi geçtiğimiz haftalarda sona erdi. İnsel İnal, Saliha Kasap, Elif Öner, Ozan Oganer, Alper Şen, Carol Es, Gül&Arzu, Marcie Kaufman ve Blair Townsend’in katıldığı sergi ile ilgili Arzu Arda Koşar ile konuştuk.
Hülya Küpçüoğlu/Bosphorus Sanat Gazetesi Temmuz 2011
Los-Angeles İstanbul Baglantisi sergisinin çıkış noktası nedir?
Proje aslında 10 yıllık bir sureç içinde İstanbul’dan Beral Madra, Los Angeles’tan Gül Çağın’in Los Angeles ve İstanbul’da açtıkları sergilerle temelini attığı bir kültürel alışverişin devamı niteliğinde gelişti. 2003 senesinde gene 18th Street Arts Center bünyesinde bir sanatçı insiyatifi olan Crazy Space’in yönetim kurulunda yer alan Los Angeles’lı sanatçı Gül Çağin’ın davetiyle Beral Madra Suture Rupture başlıklı bir sergi organize etmiş ve Los Angeles sanat dünyasını Türk sanatçıların işleri ile tanıştırmıştı. 2005 senesinde Beral Madra ve Max Presneill küratörlüğünde Borusan Sanat Galerisi’nde iadeyi ziyaret niteliğinde Los Angeles’li sanatçıların işleri İstanbul’da sergilenmişti. Daha sonra İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti bağlamında iki senelik bir süreç içinde Gül Çağın ve benim ortak geliştirdiğimiz “Coming of Age” projesi dolayısıyla tekrar İstanbul’daki sanat ortamını solumak imkanımız oldu ve son senelerdeki sanatsal gelişmeler bizi çok heyecanlandırdı. Benim Los Angeles’in Santa Monica mahallesindeki “artist in residence” olarak atölye çalışmalarımı sürdürdüğüm sanat merkezi 18th Street Art Center’in o zamanki Program Direktoru Ronald Lopez de vaktiyle İstanbul’da yaşamış olduğu için benim İstanbul sanat ortamına duyduğum ilgiyi paylaşmaktaydı ve benim 18th Street Arts Center’de Türk sanatçıların sergileneceği bir sergi önerimi severek kabul etti. Sanat Merkezi’ndeki Proje Odası Mayıs 2011’de bana tahsis edilince ben de Sanat Limanı’nda açtığımız sergi sırasında beraber çalıştığımız Saliha Kasap’ı işbirliğine davet ettim.
Los-Angeles ve İstanbul arasında kültür sanat anlamında ne gibi paralellikler ya da farklar var?
Aslında İstanbul ve Los Angeles sanat ortamları birbirlerine çok paralellik göstermekte. Her iki şehrin de Avrupa veya New York’taki sanat piyasalarına nazaran daha mütevazı bir kolektor bazı ve kurumsal desteğe sahip olmasına rağmen bünyelerinde hergün daha da canlanan, dopdolu bir sanat ortamını barındırmakta. Bu nispi bağımsızlığın gerek Los Angeles, gerek İstanbul sanat ortamına daha deneysel işler ve girişimlere meydan vererek oluşturduğu yol açtığı bir avantajı gözlemleyerek iki şehrin sanat ortamları arasındaki bağlantının altını çizen böyle bir sergi düzenledik.
Biraz sanatçıların işlerinden bahsedebilir misiniz?
Müsadenizle ben önce kısaca iki aşamada gelişen küratörlük sürecine değinmek istiyorum. Ilk önce Saliha İstanbul’daki sanatçıları belirledi. Akabinde ben de Los Angeles’ta bu Türk sanatçılarla ortak kaygılar ve estetik dahilinde çalışan sanatçıları tespit edip sergiye davet ettim. İsin enteresan yani Los Angeles’ta bizim sergimizi takip eden haftalarda sanatçıların birbirini seçtiği veya birbirinin işinden esinlenerek işler ürettiği Telephone ve Tel-Art-Phone isimli iki enteresan küratörlük çalışması açıldı. Los Angeles-İstanbul Bağlantısı isimli bu sergimizde Türk sanatçılar ve bunlara paralel çalışmalarda bulunan Los Angeles’li sanatçının isleri yer aldı. Örneğin Türk sanatçı Ozan Oganer’in dantelden yapılma heykel çalışması Los Angeles’li Carol Es’in içinde nakış ögeleri bulunan tuvali ile eslendi. Burada enteresan olan her iki sanatçının da daha saygın kabul edilen güzel sanatlar ve domestik üretim diye ikinci plana atılan elişi kategorilerini birbirine katan çalışmalar üretmesi iken daha sonra her iki sanatçının islerinde aile içi ilişkilerinden yola çıkan, özel konuları işlemiş olması bu iki çalışma arasındaki bağı perçinleştirdi. Alper Sen’in Hakkari’den Ankara’ya gelip hayatlarını cop toplamakla kazananlar insanlar üzerine yaptığı “Cop için Doğuş” isimli belgeseli, Los Angeles’tan Blair Townsend’in kendi evindeki tüketimi sorgulamak amacıyla oğlunun bir iki kere oynayıp ta bir kenara attığı ucuz plastik oyuncakları silindir altında eritip ezerek gerçekleştirdiği haliyle denkleştirince tüketim ve artik temalarının her iki yüzünü de ele alan bir karşılastırma oluşturdu. İstanbul’lu sanatçı İnsel İnal ve İnal’ın öğrencilerinin sokak çocuklarıyla yaptığı söyleşiler sonucu ortaya çıkan el fotoğrafları ve çalışmalarını Los Angeles’ta sürdüren Gül Çağın ve benim gecekondu mahallesindeki gençlik ile geliştirdiğimiz dialog sonucu oluşturduğumuz psikocografi çalışması noktası kollektif sanat üretimi, kamusal sanat, sosyal sorumluluk projeleri niteliği taşımalarıydı. İstanbul’dan Saliha Kasap’ın devasa inşaat alanlarında çektiği fotografları manipule ederek oluşturduğu böcekleri anımsatan çalışmaları ile Los Angeles’tan Marcie Kaufman’in Becher’in endustüriyel fotograflarının üzerini boyayarak yaptığı resimleri ilk mekanik ve organik, makrokasm ve mikrokasm temalarına değinen bir çift çalışma olarak sunuldu. Elif Öner’in yer ve zaman kavramlarının birbirine karıştığı mistik videosu ise gene 18th Street’te sergilenen Andrew Rogers’in earth work çalışmalarına paralel olarak sergilendi.
Projenin farklı 2 şehirden yürüdüğünü düşünürsek, karşılaştığınız herhangi bir zorluk oldu mu?
Serginin küratörlük ve organizasyon yönü son derece keyifliydi. Ancak işin başında sıfır bütçe ile yola çıktığımız için bizi en çok düşündüren işlerin bir kıtadan diğerine taşınması oldu, o yüzden İstanbul’dan daha taşınabilir isler seçmek durumunda kaldık. Fakat sonradan Türk Kültür Vakfı, THY ve Los Angeles Türk Kültür ve Turizm ateşeliğinin de desteğiyle organizasyon daha da gelişti ve kuvvetlendi.
Biraz da haziran ayında gerçekleşen Yarn Bombing’den bahsedebilir misiniz?
Yarn Bombing diğer adıyla örgü graffiti Türkiye’de kuvvetli bir sokak sanatı / graffiti kültürü olmasına rağmen sanırım mevcut değil. Ben aslında graffiti ve sokak sanatına şehir içinde farklı grupların bölgelerinin nerde başlayıp nerde bittiğini araştırırken merak sardım, Oradan da örgü grafitiye atladım. Örgü grafitisi bir sokak direğine dikilmiş bir örgü parçası, bir general heykelinin kılıcı üzerine geçirilmiş tığ işi kılıf, ya da bir ağaçtan sallanan dantel çiçekler olabilir. Amaç giderek betonlaşan şehre bir renk, doku katmak, gelip geceni gülümsetmek ve ya düşündürmek. Örgü grafiticisinin toplumun küstüğü genç, erkek, isyankar, vandal grafitici tanımını genişlettiğini söyleyebiliriz. Yapan 60 yaşında bir teyze de olabilir, 15 yaşında bir genç de. Bu tip grafitinin vandallık olduğu da tartışılır, zira kendi estetiğini başkasına zorlamak açısından bir eleştiri gelebilir ama beğenmeyen örgü grafitisini bir makas darbesiyle uygulandığı mekana hiç zarar vermeden çıkartılabilir. Los Angeles’ta kendim bir iki örgü grafitisi denemesi yaparken bunu yapan bir grupla tanıştım, ve onları atölyemin olduğu 18th Street’I yarn bomb (yumak bombasına tutmaya?) davet ettim. Derken, bir internet sitesi kurup, daveti facebook’tan duyurunda birden kendimi 5 ülkeden 65 sanatçının katıldığı bir organizasyon düzenlerken buldum. Daha geniş bilgi için http://yarnbombing18th.weebly.com
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Los Angeles İstanbul Bağlantısı sergisini düzenlerken en büyük amacımız başlatılan dialogun devam etmesi, bu sergi sayesinde Los Angeles ve istanbul arasındaki sanat ve kültür alışverişine ivediyet kazandırmak, yeni oluşumların önünü açmak. Hatta bu amaçla Los Angeles’ta Türk sanatçıların bir aylığına gelip çalışmalarını sürdürüp, sergi açabileceği bir uluslararası sanatçı residence programı kurmayı hedeflemekteyiz. Serginin amaçlarından biri uzun vadede yaşama/çalışma mekanı, sanatçı ödeneği, malzeme ödeneği, işlerine yardımcı olacak asistan dahil bir aylık masrafı $5,000 olacak böyle bir program kurmak için gerekli olan fonu sağlayacak bir destek bulabilmek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder