30 Eylül 2010 Perşembe

Gerçeküstü hikâyeler

Recep Batuk, ziyaretçileri fantastik ve esprili bir dünyaya götürüyor


Recep Batuk, Galeri Artist Çukurcuma’da "Sonunda Enerjin Yerine Geldi mi?" başlıklı sergisiyle fantastik ve esprili bir dünyaya götürüyor ziyaretçileri. 6 Ekim tarihine kadar sürecek olan sergide günlük hayatın içinden bakarak farklı imgeleri yan yana getiriyor. Batuk ile radyocu-televizyoncu geçmişini, ressam kimliğini ve sergisini konuştuk.

■ Resim bölümü mezunusunuz ama biz sizi farklı bir kulvardan, yaptığınız radyo ve sonrasındaki 'Siyah' adlı televizyon programlarından tanıyoruz.

O sırada yaptığım programların aslında resimden çok da bir farkı yok. Resimde nasıl izleyici ile kontak kuruyorsak, ekranda veya radyoda da sözle ya da görsel olarak kontak kuruyorsunuz. Bir tanesinde kendini boyalarla tuvallerle ifade ediyorsun, diğerinde stüdyoda mikrofon ya da kamerayla. İkisinin ortak paydası da gözlem. Sanatla uğraşan insanın etrafına odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Ülkesine ya da dünyaya dair gözlemler yapması, fikir ve söz sahibi olması lazım. Detaycı yanım ve bunları tuvale ya da radyoculuk televizyonculuk yaparak aktarmam önemli birer materyal. Tabii, buna yaşadığım hayatı daha gerçeküstü yaşama sevdasından yararlandığımı da eklemekteyim.

■ Resimlerinizde görünen dünya oldukça yoğun. Ve konu içinde konu var gibi görülüyor. Bize bu hikâyelerden biraz bahsedebilir misiniz?

Ürettiğim resim, teknik açıdan ekspresyonist olmasına rağmen, tuval yüzeyindeki öyküler ve bu öykü kadrajlarının oluşumunu sağlayan hikayeler tamamen gerçek üstü.... Mesela 'Yeşil Soğanlı Ruh Çağırma Seansı' adlı resim, Akademi döneminde evimizde gerçekleştirdiğimiz ruh çağırma seansları ve buna paralel olarak da ruhumun uçma ve astral bir yolculuğu deneme isteğinden oluşuyor. Bunu ölmek istemişim gibi algılamayın lütfen! Bu bilinmeyene olan merakımdan kaynaklanan bir durum ve bunları bir şekilde resimlerimde yansıtmak istiyorum. Ayrıca bunları yaratırken zaman zaman resimlerime birtakım kahramanların da girdiği oluyor.

■ Mesela hangi kahramanları görüyoruz?

Mesela müzikte, Ultravox, Tears for Fears ya da Depeche Mode gençliğimin en önemli idollerinden. Depeche Mode grubunun 'Enjoy the Silence' adlı şarkısından yola çıkarak grubun en önemli kimliklerinden biri olan Martin Gore’un Galata Kulesi’nin üzerinde uçup İstanbul’u izlemesi gibi. Çocukluğumuzdaki masalsı kahramanlar, Tommiks’ler, Mandrake’ler de şu an yaşadığımız zaman dilimi içerisinde beynimi kamçılayan ve üretmeme neden olan materyaller... Bu kadar çok masalsı kahramanla ilgilendikten ve okuduktan sonra şimdiye baktığımda, hayal gücümün bir hayli geliştiğini görüyorum.

■ Resimlerinizde oldukça detaycı bir yaklaşım olduğunu da söyleyebilir miyiz?

Benim için en büyük avantaj detaycı olmam. İnsanların belki gözden kaçırdığı birtakım skeçler ya da görüntüler benimiçin yapacağım resmin altyapısını oluşturuyor. Bu, zaman zaman beni çok sıkmasına rağmen sanki kendimi bu şekilde ifade etmezsem net olamadığımı düşünüyorum. Günlük hayatta da detaylara çok takılan bir insanım, bunu da resimlerime yansıtıyorum. Aslında bunlar resmin bütününe birer kadraj olarak girip daha sonra tamamını oluşturuyorlar. Kendi içlerinde böyle bir öyküsü ve dinamiği de var. Detaydan vazgeçemiyorum.

■ Serginizin adı 'Sonunda Enerjin Yerine Geldi mi?' Nereden esinlendiniz?

Bir gün atölyede resim yaparken bir arkadaşımla aramızda tatsız bir telefon konuşması geçmişti. Ben de "Şu an telefonu kapatır mısın? Bütün enerjimi alıyorsun" dedim. Karşı taraf 4-5 saat sonra beni tekrar aradığında "Sonunda enerjin yerine geldi mi?" dedi. Tamamen tesadüfi olarak, o sırada yaptığım resimde de enerjisi bitmiş bir Courtney Love figürü vardı. Bu telefon görüşmeleriyle o figür ve o resim birbirini tamamladı ve serginin adı oldu.

(Haber Turk Gazetesi'nde 30 Eylül 2010 tarihinde yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder